3 Ağustos 2024 Cumartesi

Kuşlar süzülüyor gökyüzünde , özgürce..

Biz ne kadar özgürüz ? Yaşamımızın yazarı mıyız, yoksa bize verilen bizden istenen senaryoyu mu oynuyoruz?

Bu yazının amacı hayatınızın başrol oyuncusu olun değil, yürüdüğünüz yolun farkında olmak üzere..

Hayatta verdiğim kararların bir çoğunda benim için başkalarının onayı , desteği önemli olmuştur.. Yapmak istediklerimi , vereceğim kararları tek başıma vermek hep korkutmuştur beni..

Belki de yeteri kadar yanlış karar veremedim , ben'e ulaşmamı sağlayacak..

Zaman zaman toplumun özellikle de kendimin hoş karşılamayacağı davranışlarım da oluyor. İçimde bir yerlerde kötülüğü hissediyorum..

Bebekler, saf ve temizdir. Başlangıçta tüm tasaları anne memesi , ihtiyaçlarının giderilmesi , uyku üzerinedir..

Düşünüyorum da acaba içimizdeki kötülük, bize yapılan kötülüğün bizden esirgenen hakkımız olan ilgi ve sevginin ihmali üzerine oluşuyor olabilir mi?

Bebek isteyen herkesin düşünmesini dilediğim bir soru var..

Bu bebeği kendim için mi istiyorum yoksa doğumuyla birlikte onu bir birey olarak destekleyip, kapsayabilerek özgür ve huzurlu bir insan olarak yolunu yürümesine hazırlamak üzerine mi istiyorum..

Kendime dönecek olursak;

Zaman durmuş..

Sadece rüzgar esiyor ,

Henüz yola çıkmaya cesaretim olmamış,

ama gökyüzüne bakıyorum

kuşlar süzülüyorlar özgürce

Belki diyorum,

Süzülür müyüm ben de ruhumdan içeri, ruhumdan öte..



2 Ağustos 2024 Cuma

Ölmeden önce ölmek...

 İçimizdeki her ölüm aslında bizi bize daha çok yaklaştırmaz mı?

Yüklediğimiz anlamlar , verilen değerler bir anda alt üst olurken yerine  özümüze daha yakın anlam ve değerler gelemez mi?

Kaç kere öldüm bilmiyorum , ama bir çok kez hayat bana olaylara nesnelere verdiğim anlamları yeniden düşünme ve değerlendirme fırsatı verdi..

Ama ne zaman öldüm dedim, daha farklı bir Bilge , daha  özüme yakın bir ben ile karşılaştım. 

Zaman zaman karşılaşmayı kabul edip, kendimle temas kurabildim. Zaman zaman bu teması kaybedip tekrar eski ben -sandığım,beklenilen- kişi olmaya başladım..

Zor her an kendini dinleyebilmek , kendine kulak verebilmek..

Her ölüm bence aslında bir çeşit benliğin üstündeki tabakaların çatlaması..

O tabakalar bizim belki de bu zamana kadar  sıkıca tutunduğumuz, kalbimizin sesini dinlemeyi bıraktığımız ya da bize böyle öğretilmesiyle oluşmuş tabakalar..

Tabaka ne kadar kalınsa özümüze ulaşmak , kalbimizin sesini duyabilmek o kadar zorlaşabiliyor..

İsterim ki tabakaları kırmaya çalışmak yerine yavaş yavaş kendimizi dinleyerek, insan olabilmenin sorumluluğunu taşımaya başlayarak o tabakalardan özümüze giden bir yol inşa edebilelim..

Tabakları tamamen kırmak zora yakın ve ağır bir yük olabilir.

Ayrıca  biliyorum ki oluşan bir şeyi tamamen yok edemeyiz, dönüştürebiliriz..

Bence ölüm de bir dönüşüm hali..

Yaşarken ne kadar ölürsek o kadar iz bıraktığımızı düşünüyorum hayata ..

Belki de bıraktığımız izlerimizdir bize hayatta ölümsüzlüğün kapılarını açacak olan..

Ölmek  korkutucu gelmiyor da korkutucu olan henüz doğmamış olmamakta..

İçimizdeki benle hiç temas kuramayıp , tanışamamakta..


30 Temmuz 2024 Salı

Utanç.

Köpeklerle ilk yakından ilişkim ablamın eve barınaktan köpek sahiplenip getirmesiyle başladı. "Pekmez"koyduk adını.. Gençlik hastalığına yakalandı, elimizden geleni yaptık. İyileşti..
Annem dışında o bize alıştı biz ona.. Evimizin en tatlı,sevecen,içten üyesi oldu.. 
Annemin talebi üzerine, Pekmez'i başka bir yere sahiplendirdik.. Zaman zaman ziyaret ettik, sonrasında bahçeli villa sahibi birine sahiplendirildiğini duydum.. Sonrası yok.. İzini kaybettim.
Annem yapamadı Pekmezle, sahiplenirken de ona sorulmadı ama yine de sırf onun kararıyla Pekmez'i başka bir yere sahiplendirmek zorunda kaldık..
Bugün başıboş! köpekleri zamanında yapılması gereken yapılmadığı için biz insanlar tarafından, kendimizi en üstün canlı olarak görmenin kibriyle ölüme terkediyoruz. 
İnsanlarla dost olup, güvenenler ise canlarını ilk feda edeceklerden belki de..
Utanıyorum insan olarak..
Özür dilerim Pekmez.. Özür dilerim sokaktaki canlar..
Diliyorum ki , kendimize çok anlam yüklediğimiz bu hayatta, bir bok olmadığımızı anladığımız zamanlar olur ki insan olarak , kibrimiz hırsımız biraz olsun törpülenir..
Bu dünyanın sadece bize ait olmadığını hayatın bize daha çok deneyimletip , fark ettirmesini diliyorum.

Sokak Köpeklerine Farklı Bir Bakış

15 Temmuz 2024 Pazartesi

Var olabilmek üzerine..

Doğmak , köklenmek , beslenmek , yeşermek , parçanı bırakmak , bıraktığın yerden tekrar yeşermek..

Bugünlerde yaklaşık 1 yıl önce kaybettiğim babamın yasını yaşıyorum. Biliyorum ki o içimde benimle birlikte her gün tekrar doğuruyor, parçaları içimde tekrar yeşeriyor ve benimle birlikte hep var olacak...

Babamın kaybı bugünlerde bana acı veriyor. Acıyı yok saymaya çalışmadan yaşamak, kabul etmek , bizdeki anlamlarını keşfetmek çok kıymetli..

Babam sadece benim için baba değildi , anlıyorum ki en iyi dostlarından , en büyük destekçilerimden biriydi de aynı zamanda..

Telefonun bir ucundayken şimdi onunla bağ kurmak istediğimde iç dünyama dönmek kadar yakın bana..

Fiziksel olarak yokluğu üzse bile biliyorum ki babam bedeninden çok daha fazlasıydı.. Ve şanslıyım ki o kısım içimde oldukça büyük yer kaplıyor..


Babamdan almış olduğum bir çok şey bugün Bilge'yi Bilge yapmaya çalışan şeyler...

İsmimi babamın koymuş olmasın da etkisi büyük olabilir:)


Bilge olmaya çalıştığım bu yolda , hep içimde beni yüreklendiren , sorgulatan , sevebilen parçalarınla beni desteklediğin için teşekkürler babacığım..




10 Haziran 2024 Pazartesi

Varış

Var olmak, varmak , yok olmak

Yok olduktan sonra da var olabilmek,

Var olduğunu bilemeden.

Belki de varamadan kendi yoluna

Yahut belki de hiç bilmeden 

Kendine has bir yolunun olduğunu..

Yaklaşınca sona doğru

Ne hayatlar yaşamışım da,

Kendi hayatımı yaşamamışım demek..

Belki de daha büyüleyiciydi,

Başkalarının yolundan giderek, 

Başkalarının istekleriyle yol almak.

Daha güvenliydi belki de

Gidilmiş bir yolu takip etmek..

Yolun sonu.

Elveda geride kalanlara...

Elveda kendime.






8 Haziran 2024 Cumartesi

Bir Karakter Meselesi

Karakter kelimesinin kelime anlamı:

bir nesnenin, bir bireyin ya da topluluğun kendine özgü olan, onu başkalarından ayıran temel belirti, onun davranışlarını belirleyen ana özellik.

Birey olmaya çalışan canlılar olarak "karakter sahibi bir insan" olmak bize ne anlatıyor olabilir?

Çocukluğumdan beri benim için Bilge çok "yardımseverdir , dürüsttür , yok öyledir yok böyle" gibi bazı olumlu/olumsuz sayılabilecek kelimeler işittim kendimle ilgili sanki beni benden iyi tanıyabileceklermiş gibi...

Zamanla bir baktım bana atfedilen bu özelliklerin bazıları zaman zaman benim üzerimde baskı oluşturmaya başladı.

Çünkü olay ya da durumlara vermek istediğim tepkiler ve olmak istediğim Bilge'yle  benden beklenenler arasında farklar oluşmaya başladı.

Ne zaman kendi istediğim tepkiyi versem "bu sana hiç yakışmadı vb" tepkileriyle duygusal olarak yalnız hissettim.

Ama Bilge ,karakter sahibi bir insandır ya da olmak zorundadır ya, o yüzden ne yapması gerekir, kendi iç sesini bastırarak kendisine biçilmiş olan karakteri bir ömür boyu devam ettirmek zorundadır. En kötüsü de bunun iç sıkıntısını hayat boyu bazen nedenini bilerek bazen bilmeyerek devam ettirmelidir.

Şimdi terstten bakalım biraz.

Karaktersiz kelimesinin anlamı: 

karakteri kötü, bozuk olan, güvenilir bir karakteri olmayan.

Bir insanın kendi kendine ihanetinden daha büyük bir karaktersizlik olabilir mi?

Güvenilir bir karakter olmak için her durumda ötekilerin beklediği olumlu özelliklerde davranışlar  sergilemek çevrede bizi karakter sahibi yapabiliyorken  içten içe kendimize ihanetin karaktersizliğiyle iç dünyamızda kendi iç sesimizi susturmaya çalışabiliyoruz.

Benim meselem  "karakter sahibi bir insan" olmak değil , benim meselem:

Mevcut karakterime olan dayatmaların farkına verip , kendimi bu dayatmalardan ayrıştırarak, olmak istediğim Bilge için çaba ve emek gösterip, kendime durum ve olaylar karşısında esneme hakkını, kimi zaman hata yapma hakkını verip , kendimi affedebilmektir, değişebilmek , dönüşebilmek , evrilebilmektir.

Kısacası;

Kendime Bilge olma , Bilge'yi tanıma ve ona kulak verme şansı tanımaktır.





6 Haziran 2024 Perşembe

Bilgeyi tanıyabilmek için bilge olmak gerekir

 Başlıktaki söz Ksenophanes'e ait.

Bazen birilerini çok iyi tanıdığımızı zannederim. İnanın bana ben henüz kendimi bile tanımıyorken bir başkası hakkındaki böyle fikirlerim ne kadar gerçekçi olabilir ki? Ya da sizin benim hakkımdaki görüşleriniz ?

"Bilge kimdir? Nasıl biri olmak istiyor ? "yıllarca bu soruların cevabını ilişki içinde olduğum insanların beklentilerine göre aradım. 

Artık kendime dönüş vakti..

Ksenophanes" Altmış yedi yıl oldu taşıyorum

                        oradan oraya kaygılarımı Yunan diyarında..."           demiş.

Ksenophanes' in kaygılarını bilemem. Ama bilge olmak -ben olmak- zorlu ve sancılı geçiyor , bazen kendimi bulduğumu sandığım anlarda fark ediyorum benlik bulunabilecek bir şey değil. Sürekli oluşum, değişim ve dönüşüm içinde..

Çok sık karar değiştirebilen biri olmak beni eskiden yorardı ve çevremin de etkisiyle bir noktadan sonra beni üzmeye başladı. Aslında hiç bir kararımda stabil kalamamam kendi iç sesimle kuramadığım temassızlıkla ilgiliydi. Ve tabiki de kendime her an verdiğim kararlardan vazgeçebileceğim hakkını tanımamamla ilgili.

Aslında düşündüğüm bu hak bile olmamalı. Kendi içinde akıp gitmeli..

Toplum olarak -benimde yaptığım zamanlar var- bazı insanları kendilerinden daha iyi tanıdığımızı iddia etmemiz  -ki bence  benlik sürekli "oluşum,değişim,dönüşüm" içindedir yani bu mümkün değil- ne kadar da büyüklenmeci bir söylem..

Herkesin birbirini anlamak yerine kendini anlamaya öncelik verdiği bir dünyaya uyanmak dileğiyle. Kendini tanıdıkça , kendini tanıdığın ölçüde diğerlerini daha iyi anlama şansımız olacak.

Bu sadece bir sav dedi Ksenophanes .

Ksenophanes'e saygılar

Toprağın bol olsun..



Kuşlar süzülüyor gökyüzünde , özgürce.. Biz ne kadar özgürüz ? Yaşamımızın yazarı mıyız, yoksa bize verilen bizden istenen senaryoyu mu oynu...